Bu Konuya Çok Yükseldik: Aslında Yükselen Burç Ne?

Şimdi, hayal et; yolda yürürken çıkmaz bir sokağa geliyorsun ve önünüzde bir bina var. Bu bina oldukça gösterişli, önünde durduğun anda ışıkları yanıyor. Her şeyiyle son derece teknolojik ve görür görmez “keşke burada yaşasaydım” dedirtiyor. Ama içine bir adım attığında aslında o binanın dışarıdan göründüğü kadar ihtişamlı olmadığını, bir asansörün bile olmadığını fark ediyorsun. Tüm bunları neden mi anlattık? Çünkü konu bir insan ve yükselen burcu olduğunda da aslında tamamen aynı şeyleri yaşıyorsun!

Yükselen burcumuz erken yaşlarımızda yaşadığımız deneyimlerle ve onları algılayış biçimimizle büyük oranda ilişkilidir.  Bu deneyimleri süzgeçten geçirir ve binamızın dış görünüşünü (kendimizi) isteyerek ya da istemsizce şekillendiririz. “İnsanlar 30 yaşından sonra yükselen burcuna döner” önermesi de aslında, insanların 30 yaşında kişiliğinin tam olarak oturmasıyla ve kendini ortaya daha iyi koyabilmesiyle ilgidir. Yani, 30 yaşında yükselen burcumuza dönmüyoruz, onu daha iyi yansıtıyoruz. 

Anlayacağın yükselen burç bir bakıma uyandırdığımız ilk izlenimin kaynağıdır. Bize yeterince yakın olmayan herkes bizi yükselen burcumuzla tanır. Fiziksel özelliklerimiz, dış çevreye karşı olan tutumumuz, duruşumuz, mimiklerimiz, jestlerimiz, kıyafet ve renk tercihlerimiz genel olarak yükselen burcumuzla ilgilidir. Tabii, bu bakımdan diyebiliriz ki yükselen burç kişiliğimizin oluşmasında büyük rol oynar. 

“Seni ilk gördüğümde çok uyuz olmuştum.” diyen arkadaşların gözünde hiç bu kadar haklı olmuş muydu?